Lilypie Third Birthday tickers

Eylül 28, 2009

KANKA BULUŞMASI


Yine bir hafta geride kaldı. Dün Özgeler'de buluştuk. Deniz'in Defne'sine kavuşmasına çok az kaldı ya, o doğurmadan tam kadro toplanalım istedik. Çoluk çocuk, cümbür cemaat bol gürültülü bir gündü. Sen yine büyük abla havalarındaydın. Egemen'e taktın kafayı. 'Kabukk dell' diye çağırıp durdun. Ama o seni pek takmadı:)) Koray da geldi tabii. O usluydu ama. El birliğiyle annelere iki çift laf ettirmediniz ama yine de ileride hatırlamak istediğim güzel bir gündü. Fotoları Deniz çekti. Poz yakalayabilmek için koca göbeğiyle koştu durdu peşinizden:)) O halde bi de onu fotoğraflamak lazımdı ama malesef sadece bir foto makinası vardı:)

Bugün biraz hastasın. Mevsim değişikliğinden olduğunu tahmin ediyorum. İki gündür sesin bi garip çıkıyodu çünkü. Meyve takviyesi yaptım önlem olsun diye Peditus da verdim ama önüne geçemedim ilerledi gıcık mikrop. Gerçi keyfin yerindeymiş babandan aldığım bilgiye göre. (O bugün izinli evde ne güzel:))

Sabah anısını da yazmadan edemiyciğimm:) Sabah sana şurup vermeye çalışıyodum ama içmek istemedim "mamm" diye reddettin. Aslında şurup içmeyi seviyorsun ama hastalık üstüne ekstra huysuzluk yüklemişti sanırım. Sonra gözün kafamdaki taca takıldı. Yeni aldığım kelebekli taca:) Yine gözlerin parladı:) Tacı senin başına taktım veee bingo şurubu hiç sorunsuz içtin:)) Sen küçük bir kokoşsun:)

Eylül 24, 2009

SOHBET

Anne: Eylülcüğüm neler yaptın anlat babaneye.
Eylül: Paakaa dittim. (parka gittim)
Anne: Başka ne yaptın neler gördün mesela.
Eylül: Nenin (deniz)
Anne: Ne vardı denizde.
Eylül: Mama
Anne: Aaa attın şimdi ama. Mama değil başka bişeyler vardı yaa hani büyük bişeyler.(gemi diyeceğini hayal ediyor)
Eylül: Büyüt mama (büyük mama):))))

RAMAZAN BAYRAMI SONRASI


Bayram geride kaldı. Akraba ziyaretleriyle geçen biraz yağmurlu bir bayramdı. İlk gün erkenden kalkıp babaannenin geleneksel kahvaltısını yaptık. Kahvaltı tavuk suyuna çorba, etli kurufasülye, etli yahni, pilav, köfte ve baklavadan oluşuyordu. Eee başta geleneksel olduğunu söylemiştim:) Sonra hepimiz bayramlık cicilerimizi giydik. Sen etek giymekten pek hoşlanmadın. Günün geri kalanı akraba ziyaretleriyle geçti.

İkinci gün dün bitiremediğimiz ziyaretlerimizi tamamladık. Tabii sensiz:) Üzgünüm çok yaramazlık yaptığın ve bu bayram arabamız olmadığı için çabuk çabuk bitirmek açısından seni götürmedik. Taksiden in taksiye bin bayağı zorluyorsun bizi:) Hem uyku saatlerin de şaşıyor.

Üçüncü günü tamamen sana ayırdık. Seninle birlikte gezdik. Yalnız çok zor bi gündü. Sürekli mızmızlık yaptın. Dediğinin yapılması için çığlıklar attın. Pusetinde oturmak istemedin, yere indirdik bu sefer elini vermek istemedin. Bu aralar sürekli bağımsız davranmak istiyorsun. Herşeyi kendi başına yapmak istiyorsun. Bi yandan seni anlamaya çalışıyorum ama bazen beni delirtiyorsun:) Umarım bu terrible two sendromun biran önce sona erer.

MERHABA

Uzun zamandır takip ettiğim blog dünyasında artık ben de var olacağım. Aylardır düşündüğüm ve nedense bir türlü cesaret edemediğim blogger olma rüyasına bugün itibariyle başlıyorum. Kızım iki yaşında ve onun için tuttuğum günlüğe artık burdan devam etmek ve ona sonsuza kadar kalacak bir hatıra bırakmaktır niyetim. 17.08.2007'den beri 180 derece değişen hayatımın, kızımın büyüme serüveninin, okuduğum kitapların, izlediğim filmlerin kısacası bana ait olan herşeyin anlatıldığı bir blog olacak. Umarım başarıyla altından kalkarım:)
Sevgiler

Eylül 18, 2009

AKABILAR VE EYLÜL

Dün kendime aldığım ayakkabılarla gittim eve. Çantayı gördün. Elimden almaya çalıştın her zaman ki gibi. Bu ne Eylül diye sordum. Akkabııı diye cevap verdin:) Daha kutuyu açmadan içinde ne olduğunu kutusundan tanıyosun yani. Sonra çıkardım ayakkabıları hayran kaldın resmen gözlerinin parladığını görebildim:) Giymek istedin seni tutarak giydirdim ve biraz yürütür gibi yaptım. Sonra çıkarmak istemedin. Bolca itiraz, çığlık ve salya sümük ağlarken zor aldım elinden akabıları:)) 10 cm topuklarla düşüp bi yerini incetmen an meselesiydi çünkü. Kendi parlak ayakkabılarını verdim anca sakinleştin. Yoksa sen de benim gibi akabı delisi mi olacaksın kuzucuğum:)))???


Bu arada bayram geliyor. Seninle geçireceğimiz üçüncü ramazan bayramı olacak. İlkinde iki aylıktın şimdi iki yaşındasın rüya gibi. Ramazanın son günlerindeyiz artık. Yarın arife günü. Senin bayramlığın hazır bile. Ve aynı benim küçükken yaptığım gibi dolabının dışına asılı, bayram gününü bekliyor. Henüz bayram coşkusunun ne demek olduğunu bilmiyorsun. Belki seneye hissedersin. Ama el öpmeyi öğrendin, başına bile koyuyorsun:) Harçlıklar seni bekliyor yani:) Benim en tatlı bayram şekerim Allah nice bayramlar nasip etsin inşallah bize. Seni çok ama çok seviyorum...

Eylül 17, 2009

BİLGİSAYAR KURDU

Anne internetten bişey bakmak üzere bilgisayarı açar. Küçük meraklı kız anneden önce oturmuştur sandalyeye. Klavye tuşlarına basmaya başlar bi yandan da heceler ‘men evvü’ (ben eylül) adını yazmaktadır güyaaa:) Sonra anne sorar Ne yapıyorsun Eylülcüğüm?? Eylül’den gelen cevap Dess (ders):)

Eylül 14, 2009

25 aylık olmana 3 gün kaldı. Bu aralar her gün yeni kelimeler öğreniyor ve bunları iki kelimelik cümleler halinde kullanıyorsun. Söylediklerinle bizi şaşırtmaya başladın bile. İki yaşındasın ve ‘terrible two’ döneminin hakkını fazlasıyla veriyorsun. Bazen tutturmaların beni çileden çıkartıyor. O anda öyle çok öfkeleniyorum ki sana. Hatta bağırıyorum çoğu zaman ne yalan söyleyeyim:) Ama o şirin, muzip, küçük maymun suratınla bir anda sinirimi geçirmeyi başarıyorsun.

Evin kalabalık olması, ve hayran kitlenin çok geniş olması yüzünden üzerinde çok büyük bi söz hakkım olduğu söylenemez kısacası beni pek fazla takmıyorsun ama öyle mutlusun ki. Koca koca insanların gözünün içine bakması, seninle bir olup türlü maymunluklar yapması öyle hoşuna gidiyor ki. Hayatta en çok istediğim şey senin mutlu olman. Gözlerinin şu anda olduğu gibi parlaması.


Üzerimde yaptığım en küçük bir değişikliği bile farkediyorsun. Bu konuda baban senden ders almalı:) Mesela uzun zaman sonra saçımı toplamışsam anne yaşş diyosun:) Ya da yeni bi kıyafet giydiysem anında farkediyosun. Abite (elbise), etett (etek) falan diyosun göstererek. Güzel olmuş muyum diyorum muzip muzip gülerek ebett diyosun:)

Akkımm (aşkımm) diye bize sarılmaların var bi de. O an öyle çok mutlu oluyorum ki bunu anlatabilmem imkansız. Heralde sen de bir gün anne olunca küçüğün sana sarıldığında anlarsın tam olarak ne demek istediğimi. İnsanın yağları nasıl şıpır şıpır erirmiş o zaman anlayabilirsin ancak.

Bu aralar sana oyun hamuru aldık ilk defa. Bayılıyorsun onlarla oynamaya. Bize bol bol döfte (köfte) yapıyorsun. Korktuğum gibi ağzına sokmaya çalışmadın hiç. Sen genç kız olmuşsun da bizim haberimiz yokmuş meğer...

Eylül 08, 2009

Annem eylülü uyutmaya çalışıyodu hafta sonu. Uyumak istemiyo sonra annemin dizine yattı Ama nasıl uykusu var inat ediyo. Annem de pış pış yapmaya başladı. Döndü parmağını kaldırdı pış pışş mamm dedi:)

Sonra bi baktık uyumuş kendi kendine daha fazla dayanamadı...

Eylül 01, 2009

KELİMELERİM

Unutmamak için:


Tebetes (kelebek), kıs (kız), salondaki resme bakarak “anne nenin, baba gamak” (anne gelin, baba damat),