Lilypie Third Birthday tickers

Eylül 20, 2010

SON GÜNLER

Günler geçiyor ve sen büyümeye devam ediyorsun. Hayat acısıyla tatlısıyla akıyor işte kendi bildiği şekilde. Bütün kontrolün bizim elimizde olduğu gibi saçma bir fikirle, biz se devam ediyoruz payımıza düşeni yaşamaya hayatta. Büyüyor olman korkutsa da beni içten içe,  aslında seviyorum bu değişimi izlemeyi. Günlerle birlikte değişen tavırlarını, sözcükleri söyleyiş biçiminin değişmesini.

İki akşam önce ilk kez rüyanı anlattın bana. Hem de ben sormadan kendi kendine. Rüyanda ikimiz otobüse binmişiz, sonra ordan çöpün içine düşmüşüz, sonra hem ağlamışız hem gülmüşüz:)) Gerçekten gördün mü yoksa uydurdun mu bunu hiç bir zaman öğrenemeyecek olsam da çok heyecanlandım bütün ilklerinde olduğu gibi.

Ağustos 17, 2010

YAVRUKUŞ 3 YAŞINDA

3 koca yıl bu kadar hızlı, bu kadar yavaş nasıl geçer. Çelişkilerle dolu aklım. Milyonlarca anı parçacığı var belleğimde. Bazen neden daha sık yazmıyorum diye çok kızıyorum kendime. Çünkü geriye dönük yazdıklarımı okumak o tarihteki hissiyatımı görmek çok eğlendiriyor beni. Artık yanımda yürüyen küçük bir kızsın sen. Bebeklikten tam anlamıyla çıktığın yıl olarak bile ilan edebiliriz şu zamanı. Artık ne dediğimizi anlıyor, daha bir mantık çerçevesinde yapıyorsun yapacaklarını. Ama bazen ne desek de dinletemiyoruz kendimizi o ayrı:))

Mutlusun ki benim için en önemli olan kısım bu. Zaman zaman hastalanıyorsun da her çocuğun olduğu gibi. Maksimum titresek de üstüne yine de küçük kazalardan koruyamıyoruz seni bazen. O zaman ne kadar üzüldüğümü, kafamı nasıl duvara duvara çarpmak istediğimi görmemeni tercih ediyorum.

Oyuncusun ve komiksin. Tıpkı bir kedi gibi. Kendini sevdirmeyi öyle güzel beceriyorsun ki. Taklitçisin de aynı zamanda. Müthiş bir yetenek görüyorum sende bu konuda:) Dalga geçiyorsun resmen herşeyle. Bu halini de çok seviyorum. Hayatla dalga geçebilen insanlara, onu çok da ciddiye almayanlara o kadar özendim ki ömrüm boyunca. Kimbilir belki sen tam da onlardan biri olursun. Her daim gülmeyi başarabilen, insanların kendini yanında mutlu hissettiği, yaydığı enerjiyle günü aydınlatan insanlardan.

Öğrenme hızın her daim beni dehşete düşürüyor. Hiç olmadık cümleler kurman. Mesela dün akşam kapı çaldı. Baban gelmişti. Sen bana:  "kalk kapıyı aç anne, babanemin oğlu geldi" dedin:)) Ben aklıma geldikçe güldüm:)) İşte bunun gibi komik ve tatlı anılar. Aklımı onlarla doldurmak ve hiç bir tanesini bile unutmak istemiyorum.


İşte bir tanem sen tam da bugün, tam da üç yaşında bir küçük kız oluverdin. Üç koca yılın nasıl geçtiğine aklım ermiyor evet. Dahası üç koca yıl önce ben ne yapıyormuşum, zaman nasıl geçiyormuş; evde senin küçük adımların olmadan, orda burda ayaklarıma oyuncakların batmadan, odalarında senin kokun olmadan o ev nasıl çekiliyormuş. Düşünüyorum. Ve hayat böyle mucizelerle dolu olduğu için şükrediyorum içimden gizlice. Ve anne olduğum, olabildiğim için. Seni içimde taşıdığım o büyülü süreçten sonra, asıl büyülü olanın seni büyütürken olduğunu görebildiğim için o kadar şanslıyım ki. Üçüncü yaşın kutlu olsun bebeğim. Anneciğin seni çok seviyor. Bir insanı nasıl bu kadar çok sevdiğine şaşırarak, hergün artarak...  



 

Temmuz 21, 2010

TATİL DÖNÜŞÜ

Sonunda aylardır hayalini kurduğum birlikte ilk tatilimizi gerçekleştirdik hatta dönüp sıkıcı ofis günlerine başladık bile.

Hayallerimin bir nebze de olsa suya düştüğünü söylemem gerek yalnız. Çünkü sen bizim kadar eğlenmedin bu tatilden ne yazıkki. Evden ilk kez bu kadar uzakta oluşundu 10 aylıkken olan tatilini saymazsak. Evi çok özledin sürekli evime götürün beni diye sayıkladın. İlk üç gün denizle de yıldızın barışmadı. Ancak tatilimizin üçüncü günü etraftaki çocukları da görmenin etkisiyle benimle birlikte denize girdin. Baban bu yaz yüzersin diye düşünüyordu ama hayalleri seneye kaldı maalesef:)) İşte bu olumsuzlukların dışında çok eğlenceli bir tatil geçirdik bebeğim. Sen kumlarla oynamayı denizde oynamaktan daha çok sevdin bol bol oynadın kovalarınla. Maksimum seviyede güneşten korumayı başardık seni yine bembeyaz döndün İstanbul'a:)) 

Deniz kızı Eylül annecin seni çok seviyor...

Haziran 15, 2010

ECEM KIZ GELDİ....

Ecem kız 12 Haziran 2010 tarihinde katıldı aramıza. Hem de hiç hesapta yokken. Filmlere taş çıkartacak kadar heyecanlı bir şekilde, yüreğimizi ağzımıza getirerek. İşte aşağıda okuyacaklarınız onun doğum hikayesidir.

Günlerden cumartesi çok ama çok sıcak bir gün. İnsanı "yaz gelsin yaz gelsin" diye bütün kış söylendiğine pişman edirtecek kadar:) Uzun zamandır kanka buluşması gerçekleştirememişiz ve çok özlemişiz birbirimizi:) Özlem'de buluşmaya karar verdik. Halkalı bizim eve ve dolayısıyla hastaneye oldukça uzak bir mesafe. Buna rağmen düştük Halkalı yollarına:) Özgecim günlerini doldurmuş eli kulağında son derece hamile. 39 hafta tamamlanmış bebek heran gelebilir. Bütün yol boyunca konuştuk. İçine mi doğdu, yoksa Ecem'i kendisi mi çağırdı bilmiyorum ama sürekli "ya bugün doğurursam, gitmesemiydik, ay eve de çok uzak, yok hastaneye yetişemeyiz, ay  taksi bulmamız da zor olur, ay galiba bana bişey oluyo" diye diye yolu tamamladık. Hareketleriyle beni de evhamlandırmayı başardı. Ona açık vermemeye çalışıyorum ama ben de paniğin önde gideni bi kişilik olarak üç buçuk atıyorum. Kocalarımızın gitmeyin dediklerini ayrıca söylememe gerek yok sanırım:)

Özlem'in evine vardık sağsalim. Dediğim gibi çok sıcaktı ve uzun yolculuk çok zor oldu her ikimiz için de. Biraz oturduk yemek yedik. Ve aniden Özge'nin suyu geldi. Ondan sonrası ise bir panik ve kaos hali. Taksiyi aramamız taksinin bir türlü gelmek bilmemesi. Apar topar aşağı inişimiz. Sonra komşulardan birinin sevabına:) bizi arabasına alıp hastaneye yetiştirişi. Üstelik şoför acemiydi ve sağ şeritten yavaş yavaş kullandı arabayı:)) Aynı filmlerdeki gibi o kadar hızlı gelişti ki herşey.

Hastaneye varınca Özge'yi nst'ye bağladılar ve yaklaşık 20 dk sonra da doğumhaneye aldılar. Hayatımda ilk defa tanık olduğum normal doğum hadisesi kendi doğumumu bile gölgede bıraktı. Çok ama çok heyecan vericiydi. Yaklaşık iki saat sonunda kızımız dünyaya gözlerini açtı. Bembeyaz, kıvırcık saçlı bir prenses kendisi. Özgenin kucağına verdikleri anı ise hiç unutmayacağım. Hayat o kadar ilginç ki. Nerden bilirdim 1998 yılının yine sıcak bir yaz gününde, yeni kayıt olduğumuz lisenin formalarını almak için arka arkaya sıra beklediğimiz, "saçlarını ne kadar ilginç yapmış" diye düşündüğüm, bahçıvanlı kara kızın, hayatının en önemli anına tanıklık edeceğimi.

Umarım çook tatlı ve upuzun bir hayatın olur kızımın en yeni kankası. Hoşgeldin Ecem Bebek...

Haziran 05, 2010

ELVEDA HUGGIESS...

Evettt bugünü tarihe altın harflerle yazıyorum ve büyük bir gururla da söylüyorum kii bugün senin bez bağlamanın son günüydü bebeğim. 2007 Ağustosunda bağlamaya başladığımız bezinden bugün itibariyle kur-tul-dun.

Aslında kabul bu konuda biraz geç kaldık. Tembel annenin sürekli ertelemesi ve nedendir bilinmez gözünde 15678 kat büyütmesi yüzünden şimdiye kadar bekledik. Aslında sen dünden hazırmışsın. Sadece bir gün sürdü. Sana güzel güzel anlattım en başında. Bir kez kaza yaşadık. İkinci de söyledin. Ben bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim.

Haziran 03, 2010

GÜNEŞLİ VE EVCİLİKLİ GÜNLER

Haziran 1 oldu. Ve aniden geliverdi yaz. Peşinden sımsıcak güneşi, rengarenk çiçekleri de sürükleyerek. Nasıl da özlemle aşkla beklendiğini bilerek, şımara şımara. Şimdi tatil için gün saymak kaldı geriye. Koca kış geçti de son günler geçmiyor sanki. İşte o geçmez dediğim günlerse seninle dolu, kimi zaman mutlu kimi zaman küçük kavgalarla geçiyor gidiyor işte. Bazen hayat akıyor da ben sadece arkasından bakıyor gibi hissediyorum kendimi.  

Oyunlar kuruyor, kimin ne olacağına sen karar veriyorsun. Ben de hayatımın tatlı yönetmenine itaat ediyorum büyük bir zevkle:)) Bu aralar favori rolün anne olmak. Ben de senin çocuğun oluyorum. Çoğunlukla benim verdiğim tepkilerin aynısını sergiliyorsun muhteşem oyunculuk kabiliyetinle:) Nerelerde yanlış yaptığımı görmem açısından büyük bir şans aslında. Aynı oyunu 14876 kez tekrar etmesek daha güzel olacak gerçi ama:))

Doktorculuk oynamayı da çok seviyorsun. Güneş gözlüklerini takmadan asla muayene etmiyorsun ama, doktor teyzesin ya gözlerin pek iyi görmüyormuş söylediğin kadarıyla:))

Ne diyim küçücüğüm seninle evcilik oynamak da varmış kaderde. Oysa kendi oyunlarımın kahramanı olduğum, karakterlere kendim karar verdiğim günler dün gibi. Sanki oyundan sıkılmış da küçük bir sandviç arası vermiş gibiyim. Sahi kuşum sen ne zaman dahil oldun benim oyunuma??

Seni seviyorum en tatlı evcilik arkadaşım.

Mayıs 17, 2010

EYLÜL 33 AYLIK

Hastalıkla geçen bir aydı bizim için. Öyle ki doğduğundan beri hiç bu kadar hasta olmamıştın desem yeri var. Hala da devam ediyor hain öksürük üstelik. Seni kusturuyor hem de çok fena.

Bunun dışında ise sen her zamanki tatlı Eylülümsün benim. Bizi taklit ede ede hayatı öğrenen, her gün yeni yepyeni şeyler katan küçücük hayatına. Yaz geliyor ve ben dopdolu bir yaz tatili hayali kuruyorum seninle. Bu yaz seninle birlikte denize gireceğimiz ilk yaz olacak. Seninle şıp şıp denizde, vıcık vıcık kumda saatlerce oyun oynamak istiyorum. Çok heyecanlanıyorum bir bilsen.

Nice 33 aylar olsun. Seni çok seviyorum...