Bu yaz tatile gidemedik seninle. İçimde yara kalacak yazlardan biriydi. Kolun büyük ölçüde iyileşti ama doktor güneşe çıkmanı hala uygun görmediği için bu yazı esgeçtik. Ama biz babanla bi kaç gün İstanbul dışına kaçtık. Hayatımın en vicdan azabıyla dolu tatilliydi. Seni özlemekten başka hiç bişey yapmadım. Sensiz gittiğime de pin pişman oldum. Ama baban çok istiyordu bütün yıl yorulmuştu onu da kırmak istemedim. Öyle işte bebeğim bu itirafı da yaptıktan sonra yazıma devam edebilirim:)
Büyüyorsun her geçen gün. Biz de senin artık bir bebek olmaktan çıkıp küçük bir kız çocuğuna dönüşmeni izliyoruz keyifle. Hareketlerin değişiyor, saçların, boyun uzuyor, kelimeleri söyleyiş biçimin değişiyor. Espri anlayışı olan bir çocuksun kendince komiklikler yapıp en çok kendin gülüyorsun. Bazen çok bilmiş abla havalarına bürünüyorsun. Parmakla bizi tehdit etmelerin, kızmaların, kafanı gösterip televizyonu kapatmaların (kafam şişti demek oluyor.:)) hafızıma çiviyle çakmak istediğim anlar.
Çok güzel bir kız oluyorsun günden güne. Bilmiyorum benim kızım olduğun için mi bana öyle geliyor ama bence bu dünya üzerindeki en güzel küçük maymunsun. Tenin bembeyaz, gözlerin çok değişik bi renk. (kimsede yok o derece:)) Saçlarının ışıltılı güzel bukleleri kıvır kıvır, ellerin, parmakların, ayakların hepsi birer sanat eseri:) Hissediyorum. Sen çok güzel bir genç kız olacaksın.
Atlara olan düşkünlüğünden de bahsetmek istiyorum. Sen tam bir at hayranısın. O kadar ki evde küçük bir oyuncak at kolleksiyonun bile oluşmuş durumda. Herhangi bi yerde atların resmini bile görsen hayranlıkla gözlerini ayıramıyorsun. Kimbilir belki ileride binici olursun. Anne yine hayallere dalarr....
Meyve yemeye bayılıyorsun. O kadar ki günde üç öğün meyve yesen hayır demezsin. Bazen yemek konusunda mızmızlaşsan önüne ne koysak reddetsen bile meyveye asla hayır demiyorsun. Bu yaz bol bol yaz meyvesi yedin. Hepsini çok ama çok sevdin. Şu anda favorin üzüm. Zaten sen de küçük bi üzüm tanesi değil misin:) Hem adının arapça karşılığı da üzüm demek...
