Mart 26, 2010
UNUTMAMAK İÇİN
Yaklaşık bir aydır telefonda da sohbet etmeye başladık seninle. Önceleri sadece dinlemekle yetiniyordun. Ama artık uzun uzun sohbet ediyorsun benimle. Gün içinde olanları anlatıyorsun tek tek. Hafızanın oldukça güçlü olduğunu da belirtmeliyim. Maşallah biz unutsak bile sen hiç bir detayı unutmuyorsun:)) Dün akşam iş çıkışına yakın yine telefonda konuştuk. Ve bana ilk defa çabuk gel annecim koşa koşa gel dedin. Bilmiyorum belki gerçekten özledin belki laf olsun diye söyledin. Ama beni çok mutlu ettin.
Mart 22, 2010
BİR ANI
Dün bir mağazaya girdik. Ben trençkot denerken sen de babanla beni bekliyordunuz. Satış elemanı kız hamileymiş. Ben farketmedim. Zaten lensim batıyodu gözüm acıyodu ama bi yandan da alışveriş yapmaktan geri kalmıyorum neyse:)) Kız bak burda küçük bi bebek var aynı senin gibi dedi. Sen:
- Ebet. Özge teyzemin de bebeği var karnında. (sanki çoook doğal birşeymiş gibi) Sonra da anlatmaya devam ettin
- O beni kucağına almıyo bebek var çünkü karnında. Ama annemin karnında bebek yok:)
- Ebet. Özge teyzemin de bebeği var karnında. (sanki çoook doğal birşeymiş gibi) Sonra da anlatmaya devam ettin
- O beni kucağına almıyo bebek var çünkü karnında. Ama annemin karnında bebek yok:)
Mart 17, 2010
EYLÜL 31 AYLIK
Bebeğim bugün itibariyle 31 aylıksın artık. Otuzlu sayılara da giriş yapmış olduk böylece. Hayatı keşfetmeye o kadar meraklısın ki. Sürekli soru sorar oldun. Bu kim bu ne renk gibi. Yalnız şunu da belirtmem gerekir ki hayatının doğumundan itibaren en zor ayını yaşattın bize bu ay. O kadar zordun ki. Herşeye itiraz eden, sırf gıcıklık olsun diye söylediğimizin tersini söyleyen, sürekli ağlayan mızmızlanan küçük bir cadıya dönüştün. Çok kavga ettik bu ay seninle. Sonrasında benim sıkça pişmanlığın dipsiz kuyularına girdiğim birçok küçük münakaşa yaşadık. Her seferinden kazanan sen, sinirleri harap olan ben oldum nedense:)
Üstüne bu ay ikimiz ve ardından babaannen üstüste hasta olduk. Bağırsak enfeksiyonuymuş. Hastalığın varolan mızmızlığını bir katmer daha arttırdı duble terrible oldun:)) Şu tarz diyaloglar sıkça tekrarlandı aramızda:
Eylül: Anne bana su verir misin?
Anne mutfağa gider biberona su koyar.
Eylül: Hayırrrrr ben bardakta içmek istiyorum.
Anne biberondaki suyu bardağa döker
Eylül: Ağlamaya başlar ben biberonda içecektim diye
Anne fıttıırrrrr:))
Ve buna benzer diyaloglar günün muhtelif saatlerinde birçok kez tekrarlanır.
Mızmızlık yapmaktan sıkıldığın günlerde yine benim tatlı şeker eylülümdün. Oyunlar oynadık seninle fırsat bulabildikçe, resimler yaptık. Halaların şemsiye üstüne yağmur çizmeyi öğretmiş sana. Bu ay ki favori resim figürün oydu.
Havalar bir türlü düzelmedi. Hala kapalı ve soğuk. Çok fazla dışarı çıkamıyoruz bu yüzden. Havalar düzelince işten gelir gelmez her akşam seni parka götürmek gibi planlarım var bakalım.
Balığımız Şemsiye de iyi. Artık bize iyice alıştı. Yemini atar atmaz kapmaya başladı. Her gün yemini sen veriyorsun büyük bir ciddiyetle. Bazen bir tane daha verelim annecimm diye tutturman da olmasa çok güzel olacak:)
İştah konumuz ise hala muamma. Hala severek ve isteyerek yemek yediğin söylenemez. Binbir nazla niyazla. Niye böyle oldun bilmiyorum. En sevdiğin yemek şu sıralar makarna ve pilav. Hiç bir zaman geri çevirmiyosun.
Bahar geliyor yavaş yavaş pek belli etmese de:)) Ben se yazı iple çekiyorum çok güzel bir yaz bekliyor bizi hissediyorum. Seni çok seviyorum eylülüm nice 31 aylara.
Mart 01, 2010
GS-FB BASKET MAÇI
Cumartesi günü ilk basket maçı deneyiminden tam 8 ay sonra ikinci basket maçına da katılmış oldun. Hem de bir derbi maçına. Bu bir anlamda da ilk oldu senin için ilk derbi maçı deneyimi diyebiliriz:) Ezeli rakipler FB-GS derbisiydi söz konusu olan. Olay çıkması çok olası bi maç olduğundan götürüp götürmemek konusunda çok kararsız kaldık babanla. En sonunda benim ısrarlarım sonucunda seni de götürmeye karar verdik. Allahtan kavga falan çıkmadı. Sen de hiç sorun çıkarmadın uslu uslu izledin maçı. Maçtan 81-77 galip çıkınca da tadından yenmedi tabi ki:))
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
